top of page

Marjinal(!) Bir Röportaj

Güncelleme tarihi: 3 Mar 2019

Feminist, eski vegan, çevreci: Derya Gündüz.



Veganlıktan özellikle son dönemde oldukça fazla bahsedilir oldu. Hem bunu bir yaşam stili olarak benimseyenler hem de buna karşı çıkanlar oldukça yoğun tartışmalara giriyorlar. Derya Gündüz (27) veganlığın felsefesini benimsemiş kişilerden sadece biri. Anadolu Üniversitesi Basın-Yayın Bölümü 4.sınıf öğrencisi ve bu konu hakkında kendi hayatından anlatabileceği pek çok şey var.


Vegan-vejetaryen beslenmeyle ne zaman ve nasıl tanıştın? Biraz bu serüveninden bahsedebilir misin?

“Aslında üniversite yıllarımda veganlığı gerçek anlamda benimseyip uygulamaya başladım ama bu durumun başlangıcı ortaokul dönemime dayanıyor. Ben 12 yaşımdayken yüksekten düştüm. Bu da diz bağlarımda yırtılmaya neden oldu. Bunu takip eden 4 ay boyunca ayağım alçıda kaldı. Çok fazla hareket edemem hızlı bir şekilde kilo almama neden oldu. Canım sıkıldıkça bir şey atıştırmak istiyor bu benim için haz verici bir aktiviteye dönüşüyordu. Bu dönemde yaklaşık 20 kilo aldım. Tabi takip eden 3 yıl boyunca -bu ortaöğretim dönemim oluyor- kilom yüzünden zorbalığa maruz kaldım. Çocuklar enerjilerini atacak bir uğraş bulmak ister. Bu dönemin benim üzerimde etkisi oldu. Bilinçlice olmasa da bilinçsizce bu fikri “vejeteryanlığı” düşünürken buldum kendimi.

Lise döneminde görece olarak zorbalıktan kurtuldum. Bunu daha bilinçli bir birey olarak diğer insanlara sınırlar çizerek yapmış oldum. Lisede ortaokulun aksine insanın farkındalık düzeyi hem kendisine hem de çevresine karşı daha fazla oluyor. Buna rağmen arada ufak tatlı krizleri yaşıyordum. Tatlı yemek için kendimce bahaneler yaratıyordum. Üniversite sınavına hazırlandığım dönem zeytin, sucuk ve baharatlı gıdalar midemi rahatsız etmeye başladı. O zaman bu gıdalardan bu sebeplerden uzak durmaya başladım

Üniversiteye geçtiğimde ilk yıllarda bilinçli ama etik yükümlülükleri daha benimsememiş bir şekilde araştırmalar yapmaya başladım. Beni Gary Yourofsky’ın “Dünyanın En İyi Konuşması” adlı konuşması ve Carol J. Adams’ın “Etin Cinsel Politakası” adlı kitabı etkiledi. İkinci sınıfa geldiğimde etik vejetaryendim. Bunu 9 ay boyunca sürdürdüm. Bu 9 ayın sonunda kahveme süt atarken birden bunu yapmayacağımı kendime söyledim ve vegan oldum. Tabi önceki okuduklarım, izlediklerim ve gördüklerimin bunda etkisi oldu. Bir süre sonra ise veganlık, spor ve dikkatli beslenme arasında bir döngü kurulmaya başlandı. 20 gün spor, dikkatli beslenme sonra buna bir mola, alınan kilolar, daha sonra tekrar aynı döngünün tekrarı izliyordu. Bu süreç içerisinde aslında felsefesini benimsemeye başlamıştım. “

Ama şu an vegan ya da vejetaryen değilsin. Bunun sebebini açıklayabilir misin?

“Annemde babamda diyabet hastası ablam dışında ailemizin üç üyesi de obeziteyle mücadele ediyor. Evde de sağlıklı şeyler yapılıyor ama çok da sağlıklı beslenilmiyor. Dikkat ediyorlar ama yeterli değil. Mesela babam misafir gelirken fazladan yiyecek alıyor. Onların hepsi kalıyor. Tabi göz önünde olduğu için yeniyor. Annemde düzenli olarak diyaliz merkezine gidiyor, arada ameliyat olması gerekiyor. Diyaliz için olduğu iğneler kanını sulandırdığı için bu gözünü kanlandırıyor ve bu yaklaşık 1 aylığına gözünü kullanamamasına neden oluyor.

Yaz döneminde annem şeker komasına girdi. Bir 10 gün hastanede yattı. Böyle şeyler yaşandı ve bende kendimi çok iyi hissettiğim bir dönem değildi. Sürekli aynı şeyler yaşanıyordu. Böyle olunca insan kendini başarısız hissediyor. Sürekli aynı; spor, dikkatli beslenme ve mola döngüsü tekrarlanıyordu. İnsan kendine hâkim olamayınca, bir şeyler yapamayınca kendini başarısız hissediyor. Bende 2017 Eylül de tüp mide ameliyatı olma kararı aldım. Bu karar bir süre ertelendi ilk bir hastalık geçirdiğim için, sonra kış tatilinde ailem iyileşme süremin kısa olduğunu söyleyip bunu 1 Temmuz’a erteletti.

Şimdi 5,5 ay oldu ameliyat olalı ve bu ameliyattan sonra 3 Haziran da bende veganlıktan vejetaryenliğe geçmek zorunda kaldım. Ameliyattan sonra ilk 15 gün sadece sıvı sonraki 15 gün püreyle besleniyorsun. O süreçte vegan olma ihtimalim yoktu. Vegan gıdalar arasında tüketebileceğim tek şey soya sütüydü, oda yeterli değildi. Araştırdığımız kadarıyla dünyada vegan obezlere yönelik ameliyat sonrası bir beslenme planı yok. Ameliyattan 1 ay önce vejetaryenliğe geçtim. 1 ayın sonunda ise sabah kahvaltıda bir adet haşlanmış yumurta vardı onu bile yiyemiyordum başlarda. Sırtıma sanki bıçak saplanıyor gibiydi. Şu an asitli yiyeceklerin hepsi ömür boyu yasak mesela.”


Bundan sonraki süreçte vejetaryenliği de bırakmak zorunda kaldın, doğru mu?

Evet doğru. Ağustos’un ortası gibi apartmanın önünde arkadaşımla otururken birden kulaklarım tıkandı. Çünkü hayatımda protein yoktu, sadece dışarıdan mama olarak protein kullanıyordum. Bu yeterli gelmiyordu. Bu 1-2 hafta sürdü. Durup dururken gelen baş dönmesi, mide bulanması ve kulak tıkanması. Bulantı kusma olmasa da geliyordu. Baya kötü günler yaşadım normalde doktor bana vejetaryenliği bırak ya da bırakma demedi. Ben kendim bırakma kararı aldım. Bırakma sürecimde ilk bir ay çok oldukça kötüydü. Şu an vegan ya da vejeteryan değilim ama bu konu hakkında kendimi iyi yetiştirdiğimi düşünüyorum. Neredeyse 5 yıldır hayvan bedeni yemiyor, salgısını tüketmiyordum. Bir süre sonra yabancılaşıyorsun, dokunmak bile istemiyorsun. Kokudan iğreniyorsun. Şu an biri İskender görse hoşuna gidebilir ama bende kusma isteği oluyor. Ben onu ineğin bir parçası olarak görüyordum. Sonuçta bunun kararını alıyorsun ama nasıl yiyeceksin. Sinop mutfağındaki balıkla başladım. Hafif olur diye. Benim için kötü bir tercih oldu 1 ay boyunca balık, tavuk, kıyma denedim kusarak bünyemden attım hepsini. O dönem pek çok kez ağlayarak vegan arkadaşlarımı aradım. Protein yok hayatımda çok kötüyüm. Evde odadan odaya yürüyecek halim yok. Kimseyle konuşma isteğim yok. Bir süre sonra yemek yiyorum ama güzel çiçek bahçeleri düşünürken buluyorum kendimi. Bir süre sonra insan ona da alışıyor ama o süreç çok zordu.”


Ameliyat sonrası süreç nasıl geçti senin için? Ailen ve arkadaşlarının desteği nasıldı?

Ameliyattan sonra toplam 43 kilo verdim 83 kiloya düştüm. Ameliyattan önce 1 ay 10 kilo almıştım. Kilo veriyorsun beden algında değişiyor. Sarkmalar oluyor. Ameliyat öncesi bu yemek bozukluğun tedavi edilmediyse başka şeylere sarıyorsun. Ben sürekli dünya da bir kriz olmadıkça bunları yiyemem diyordum. Ve bende kendi kişisel krizimi yaşamış oldum. Bu kriz yemek yemem için kendimi zorlamama neden oldu. Bir çeşit hayatta kalma içgüdüsü gibi. Sinop’ta toplam 4 ay kaldım. Süreç çok zordu.

Sibel adlı vegan arkadaşım çok destek oldu onlar olmasaydı bu süreçten çıkamazdım büyük ihtimal. Sinop’taki arkadaşlarım vegan olmadığı için bu süreci iyi anlayamıyorlar. Eskişehir’e gelince de psikolog desteği almaya başladım. Yaklaşık 2 aydır bu desteği alıyorum ama veganlığı bıraktığım için gitmiyorum. 12 yaşından 27 yaşına kadar sürekli şişman kilolu denmişsin. Hayatın kilolu biri olarak geçmiş. Mesela ben şu an oturduğumuz kafeye gelir bu açılır kapanır sandalyelere oturmazdım. Kırılacak korkusuyla. Bir an önce kalkıp gitmek ister ya da çok durmazdım. Bir sürü şey etkiliyor. Hareketlerin yavaşlıyor. Belirli bir beden algısı var, dışardan bir kıyafet, giyim kuşam kuralları dayatılıyor. Bu iş bulurken bile karşına çıkıyor bu önyargılar. Bazen yakın arkadaşın bile nasıl zayıflamam gerektiğini söylüyor.

Aile desteği çok önemli. Psikolojik olarak bana çok destek oldular. Ameliyattan önce her şeyi yiyebilirken bir gün sonra hiçbir şey yiyemiyorsun. Şu an pizza da çikolata da yiyebiliyorum ama miktarı sınırlı. Mesela ben bunları çiğnedim ve tükürdüm. Bunu bilerek yaptım. Bunun sağlıksız bir şey olduğunu kendime hatırlatıp, canımın çekmemesini sağlamak için. Ayda bir ödül vermeyi düşünüyorum şu an kendime çünkü şu an uyguladığım çok katı bir diyet.”

Sormak istediğim bir diğer soru vegan olduğun dönem senin için maddi olarak zor geçti mi?

Benim için masraflı olmadı daha uygun oldu aslında. Soya sütü çok pahalı bende kendime Hindistan cevizi sütü, badem sütü yapıyor, kaju alıp ondan peynir üretiyor, yoğurt yapıyordum. Kendim yapıyordum, atölyede de öğretiyordum zaten bunları. Bende vegan sayfalardan öğrendim bunları yapmayı. Zamanla benzer tadı yerini koymakla bir yeniden üretim gerçekleştiriyorsun. Zaten sofrandan bütün hayvansal ürünleri çıkardığında baya kar ediyorsun. Pazartesi pazarına gidiyorum, çoğu şeyi kendi evimde yapıyorum.

Çoğu vegan çiğ köfte, makarna, patates ya da dışarıda gözleme tüketiyorlar. Ben zaten kiloluydum. Bu mantıklı değil yani. Bu evde yapma alışkanlığım. Mesela lavaşla, kırmızı mercimekle vegan lahmacun yapıyordum. Tadı çok benziyor aslına. Bu yeni geçiş aşamasındaki insanlar için güzel bir alternetif. Ben öyle chia tohumu, badem sütü kullanmıyorum. Veganlık kendi endüstrisini yarattı şu dönemde. O senin yaşam tarzınla alakalı. Örneğin vegan Doktor Murat Kınıkoğlu bunları önermiyor. Chia tohumu yerine bulgur yiyin diyor. En yüksek protein yer fıstığında ve yeşil mercimekte var. Kendi fıstık-fındık ezmemi yapıyordum çünkü vegan fıstık ezmesi çok pahalıydı. 10kiloya yarım kilo yer fıstığı, kendi yaptığım bir çay kaşığı çünkü yoğunluğu fazla. O yüzden masraflı olmadı.


Ameliyat olmadan önce bir süre bir atölye yaptın. Bu sürece nasıl başladın, ne öğrettin, nasıl geçti senin için?

Benim içinde bir hobi olarak veganizm herkesle konuşulacak bir şey değil. Bazı insanlar öyle argümanlarla geliyor ki ister istemez sinirleniyorsun. Sonra veganlar sinirli insanlar oluyorlar. “Bitkilerin canı yok mu?”diyorlar. Ben bir karar almıştım beni dinleyebilecek ya da dinlemek isteyen insanlara anlatıyordum. Sonra bilgisayarda Tepebaşı Gençlik Merkezi’nin kendi atölyenizi açın ve hoca olun etiketini gördüm. Bende formu doldurdum. Neler yapabileceğime dair şeyleri yazdım. 1ay sonra aradılar, yaz atölyesi yapmak ister misiniz diye? Bende öyle kurdum atölyeyi. Tabi orada da Elhemdürillah ben Müslümanım diyerek atölyeyi terk eden insanlar olmadı değil ve bu insan yüksek lisans yapıyordu.

Atölyeye gelen insanlar zaten başlığı görüyorlar “Etik Veganizm ve Vegan Yemek Atölyesi” diye. En azından ne bulacaklarını biliyorlar. Tam bir buçuk yıl devam ettim atölyeye. İlk kısımlar genelde teorik oluyor. Belgeseller izleyip kitaplar hakkında tartışmalar üzerinden gidiyordu. Her hafta farklı bir konu tartışıyorduk. İlk başta bazı insanlarla sorunlar yaşadık tabi ki tartışmalı bir şekilde atölyeyi terk edenler oldu ama kemik kadro zamanla oturdu. Vegan lahmacun, hamburger, kokoreç onları yapmayı öğretiyordum. Bu yıl mayıs sonuna kadar yaptım. Artık veganlığı bıraktığım devam ettirmiyorum. Başka bir arkadaşıma devrettim. Bilgileri unutmadım ama veganlığı bıraktığım için atölyeyi devam ettirmek etik gelmedi. Bu tıpkı obez bir diyetisyen olmak gibi geliyordu bana.


Bu yaşadığın süreçlerin hepsinin sonunda tekrar vegan ya da vejetaryen olmayı düşünüyor musun?

Düşünüyorum. Veganlığı baya bir ileride düşünüyorum ama vejetaryenliğe yakın bir zaman içinde başlamayı istiyorum. Şu an bitkisel protein alabiliyorum ama oda yeterli gelmiyor o yüzden biraz daha beklemem gerekiyor. En azından doğru ölçüde yiyip vejetaryenliği sürdürebilmem için. Ağustos da yaşadıklarımı bir daha yaşamak istemiyorum. Ben kendime bir yıl süre verdim bu süreden sonra vejetaryenliğe geçmek istiyorum.

Son olarak peki insanlar senin hakkında nasıl eleştirilerde, yorumlarda bulunuyorlardı? Sen kendini nasıl tanımlıyorsun?

Sen marjinal olmak için vegansın diye bir iki hesaptan mesaj atılmıştı. Beni Derya duyar kasıyor, abartıyor bu işi, marjinal takılmaya çalışıyor diye eleştiriyorlardı. Ben eskiden hayvan bedeninin tadını seviyordum, iskenderden iğrenmiyordum neden bunları bırakıyım ki marjinal olmak için. Şu an vegan değilim ama birçok şeye dikkat ediyorum. Kullandığım kozmetik ürünlerde, kıyafetlerde hayvanlar üzerinden deney yapılmayan ürünler almaya çaba gösteriyorum. Mesela vegan sigara içiyorum. Deriyi ve plastik kullanmıyorum hala. Ben bu süreç sonunda doğrudan çevreye karşı bir bakış açısı geliştirdim. Her vegan buna yönelmek zorunda değil tabi.

İsimlerini ‘Vegan Ayten’ olarak değiştiren bunu bir lifestyle markalaştırma, kimliğini tekrar oluşturmaya çalışan insanlar var. Ben bu konu hakkında hiçbir şey bilmeyen insanlara veganlık hakkında bir şey söylediğimde “Sen yalan söylüyorsun!” diyebiliyorlar. Sonunda tartışma çıkıyor. Ben neden bunu yapayım ki. Gereksiz buluyorum bu tartışmayı.

Örneğin okulda geçen yıl ya da ondan önceki yıl bazı arkadaşlar mangal partisi yapmaya karar verdiler. Bende dekana ve bölüm başkanına mail attım: “Eğer orada mangal yapılırsa vegan-vejetaryan arkadaşlarla orayı basarız.”diye. Orası mesire yeri değil. Olması gereken eğer yapmak istiyorlarsa piknik alanını kullanabilirlerdi. İlk başta veganlara yönelik yemek çıkarırız sonra hayvan bedenleriyle mangal yaparız dediler. Biz bunu kabul etmedik. Sonra yapmama kararı aldılar. Daha sonra ise kimseden habersiz gece 12 de etkinlik programı açıp etkinlik yaptılar. Bence bu hoş bir şey değil. Yapmayacağız demelerine rağmen yapmaları. Çoğu hocada bu destekledi. Sonra Derya duyar kasıyor oluyor. Ben bunun eril bir şey olduğunu söylüyorum, mesire yeri olmadığını. Başka yerlerde yerler var mangal yapabilmek için. Bilim yuvasının bu tarz bir şey yapılmasını doğru bulmuyorum. Sonuçta orası her tarz düşüncenin tartışıldığı bir yer buna veganizm, feminizmde dahil.

Kendimi aktivist olarak tanımlamıyorum. Onun için daha örgütlü çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Green Peace’te de çalışmıştım. Hep doğa ve çevreye karşı duyarlılığım vardı. Ben de kendimi feminist ve hayvan ve çevre duyarlısı olarak tanımlayabilirim.



17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page